Suriyeli mülteci, eşi ve dört küçük çocuğuyla birlikte 2016 yılında Yunanistan’a ulaşmış ama 11 gün sonra Frontex tarafından geri kabul anlaşması çerçevesinde Türkiye’ye gönderilmişti.
Avrupa Adalet Divanı, Frontex’in iltica süreçlerinden sorumlu bir kurum olmadığını belirterek davayı reddetti.
Lüksemburg’daki mahkeme, “Frontex’in geri gönderme kararlarının ya da uluslararası koruma başvurularının esasını değerlendirme yetkisi olmadığından, bu AB ajansı söz konusu mültecilerin Türkiye’ye geri gönderilmesiyle ilgili herhangi bir zarardan sorumlu tutulamaz.” şeklinde karar verdi.
Mahkeme ayrıca, Frontex’in görevinin üye devletlere sadece teknik ve operasyonel destek sağlamak olduğunu söyledi:
“Geri gönderme kararlarının esasını değerlendirme ve uluslararası koruma başvurularını inceleme yetkisi yalnızca üye devletlere aittir.”
Dava, Amsterdamlı avukatlık şirketi Prakken d’Oliveira tarafından açılmıştı. Prakken d’Oliveira’nın avukatlarından Lisa-Marie Komp, mülteci davayı kaybetse bile Frontex’teki bir “hesap verebilirlik açığını” ortaya çıkardığı için davanın çok önemli olduğunu söyledi:
“Bu durum Frontex’in eylemlerinden etkili bir şekilde sorumlu tutulamadığı bir hesap verebilirlik boşluğunu ortaya çıkaracaktır. Eğer durum buysa, siyasi eylem gereklidir. AB kurumları ve üye devletler olup bitenler karşısında dehşete düşmeli ve buna bir son vermelidir. Ayrıca sorumluluk almalı ve geri itmelerin olmamasını sağlamalıdır. Ancak bugüne kadar geri itmelere müsamaha gösterildi. Hukukun üstünlüğüne dayalı bir birlik için artık böyle bir durum söz konusu olmamalıdır. Frontex bireylerin yaşamları üzerinde büyük güce sahip bir kurumdur. Güce her zaman hesap verebilirlik eşlik etmelidir.”